logo kısmı

Cumhuriyet - Aydoğan Kutlu

Tartışılma sıklığı düşünüldüğünde cumhuriyetin, pek anlaşılmamış, özüne nüfuz edilememiş bir kavram olduğu söylenebilir. Farklı cumhuriyetlerin doğdukları tarihsel-coğrafi koşulların biçimlendirdiği özgün ulusal geleneklerin farklılıklarının yanı sıra, cumhuriyetin, pek çok karşıtlığı (antik-modern, teokratik-laik, muhafazakâr-devrimci, oligarşik-emekçi, demokratik-otoriter vb.) massetmesi de bu anlaşılmazlığın ve muğlaklığın esas nedenleri arasında yer alır.

 

Literatürde benimsenmiş tanımıyla cumhuriyet, devletin başının irsi (kalıtsal) biçimde göreve gelmediği devlet biçimidir.[1] Bu, anayasa hukukçuları tarafından geliştirilmiş negatif bir tanımdır ve cumhuriyetin monarşi olmadığını imler. Basit ve işlevsel olan bu tanım, yine de bazı güçlükler içermektedir. İlkin, irsiyet ilkesinin reddinin mutlaka seçim ilkesini gerekli kıldığının açık olmaması, yani seçim-dışı yollarla devletin başının göreve geldiği rejimlerin cumhuriyet olup olmadığının tartışmalı oluşudur. Bu sorunun pratik önemi, askerî darbeler sonucunda cumhuriyetin kesintiye uğrayıp uğramamasıyla ilişkilidir. İkincisi, irsiyet ve seçim ilkeleri arasındaki karşıtlığın 19. yüzyılda belirmiş olmasıdır; tarihte seçimle göreve gelen krallar ve günümüzde giderek ‘monarşik’ bir karakter kazanan başkanlıklar olduğu düşünüldüğünde bu ayrımın keskinliğini yitirmesidir. Üçüncü olarak, neden ‘devletin başının’ rejimin niteliği için ölçüt kabul edildiğinin açık olmamasıdır. Sanki mutlak monarşilerde üç kuvvet de monarkta toplandığından, cumhuriyet onun karşıtı olarak düşünülmüş gibidir. Oysa cumhuriyetlerde devletin başı genellikle simgesel bir konumda olduğu için bu peşin kabul pek anlamlı görünmemektedir.

 

Anayasal cumhuriyet tanımının bu sorunlarını aşmak için kavramın etimolojisine dönülebilir. Türkçede cumhuriyet, modernleşme süreci içinde 19. yüzyılda république’in tercümesi olarak Arapça yığın, kitle, halk anlamlarına gelen djumhur sözcüğünden icat edilmiştir.[2] Batı dillerinde republic/république ise Latince res publica’dan ("kamuya/halka ait şey”) gelmektedir. Bu tanım, halka ait mülklerin, işlerin ve meselelerin halk adına/tarafından yönetilmesini anlatır.[3] Bunun kâğıt üzerinde kalmaması için siyasal işlerin alenî olması, etkin bir kamusal tartışmanın yürümesi gerekir. Aynı zamanda kimsenin imtiyazlı olmaması, halkın her bireyinin özgürlüğünün güvence altına alınması şarttır. Cumhuriyetçi gelenekte bu, başkasının keyfine tabi olmayan, yasal bir özgürlük anlayışıyla gerekçelendirilmiştir. Cumhuriyetin halkı, etno-kültürel bir topluluk değil, kendi koyduğu yasalara bağlı yaşayan bir yurttaşlar topluluğudur. Bu topluluğun özgür ve bağımsız varlığı ise, ortak iyiliğe özgülenmiş bilinçli davranışları gerekli kılar ki bu da cumhuriyetin ancak ‘medeni (civic) erdemle’ yaşayabileceğini gösterir.

 

Görüldüğü gibi cumhuriyet, kamusallık, katılım, yasal eşitlik, özgürlük ve erdemle birlikte vücut bulan bir siyasallıktır. Mamafih bunların hepsinin birlikte ve aynı yoğunlukta gerçekleşmeleri pek görülmez. ‘İdeal’ cumhuriyet, ütopik bir arzu olarak kalır. Cumhuriyetin ‘gerçekliği’ ise, sıkça devletle ve demokrasiyle karıştırılır. Devlet, bir yurttaşlar topluluğu olarak düşünüldüğünde, cumhuriyetle aynı anlama gelebilir. Lakin "meşru şiddet tekeliyle” tanımlanan, belirli bir sınıfın, zümrenin, partinin bürokratik ve medyatik araçlarla yönetilenlere hükmettiği modern devlet, cumhuriyetin temel değerlerinin inkârına dayanmaktadır. Demokrasi açısından bakıldığında, "halkın kendi kendini yönetmesi” idealinde cumhuriyet ve demokrasinin ortaklaştığı açıktır. Ancak burada da yasallığı çiğneyen ve çoğunluğun iradesinin en üstün yasa haline geldiği bir popülist demokrasinin cumhuriyetle uyuşmayacağı söylenebilir.

 

Türkiye’de cumhuriyet, anayasal tanım esas alındığında bir asırdır ciddi bir monarşist meydan okumayla karşılaşmadan devam etmektedir. Ancak Türk cumhuriyetçiliğinde ‘Atatürk’ün mirası’ ve devletle özdeşlik karakteristik özellikler olarak dikkat çekmekte, buna karşılık özgürlük, katılım, kamusallık (ve son zamanlarda yasallık) gibi cumhuriyet değerlerinin hayata geçirilmesinde öteden beri sorunlar görülmektedir. Cumhuriyet ‘ideali’ pek kerteriz alınmadığı için cumhuriyet üzerine tartışmalar cılız kalmıştır. Yine de dünyada ve Türkiye’de cumhuriyetçi özgürlükle ilgili en azından akademik bir uyanışın yaşandığı söylenebilir.

 

 

[¨] Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, 2006.

[1] Kemal Gözler (1999) "Hukuk Açısından Monarşi ve Cumhuriyet Kavramlarının Tanımı Sorunu”, AÜSBF Dergisi, 54(1): 54.

[2] Bernard Lewis (1997) "Djumhûriyya”, B. Lewis, Ch. Pellat & J. Schacht, E.J. Brill, Leiden (Der.) The Encyclopedia of Islam, Cilt II, Leiden: E. J. Brill içinde, s. 594-95.

[3] Serge Audier (2006) Cumhuriyet Kuramları, Çeviren İsmail Yerguz, İstanbul: İletişim Yayınları, s. 13.

Untitled
* Yazıların içeriğinden ve kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur.
** Mülkiye Sözlük Yürütme Kurulu, internet sitesini oluşturan IKON-X Bilişim Kolektifine, Mülkiye Sözlük logosunu hazırlayan Mineral Ajans'a ve işitsel içeriği oluşturan sayın Çiğdem Gönen’e içtenlikle teşekkür eder.